4 Aralık 2010 Cumartesi

Gitsinler Görsünler

Bayramlar…
Ramazanıyla kurbanıyla dini bayramlar…

Hatırlandığımız, hatırladığımız; sembolik de olsa eski değerlerin yaşandığı, yaşatıldığı bayramlar…

Bayramların vazgeçilmezleri: eş-dost-akraba ziyaretleri; kolonyasıyla şekeriyle, tatlısıyla…

Ya yitirdiklerimiz, ya şu an aramızda olmayanlar?
Öncelikle hatırlanması ziyaret edilmesi gerekenler onlar sanırım.
Öyle olduğunu da görüyorum.
Bayramlarda hınca hınç kabirler…


Ağlayanlar, dua edenler, gözyaşı dökenler; annesine, babasına, kardeşine ait kabri temizleyen, düzelten insanlar…
Çoluklu çocuklu...
Yaşlı başlı, yaralı yorgun insanlar…

Her bayram, çok özel bir şey olmadığı sürece geliyorum, gelmeye çalışıyorum kabre…
Kuşkusuz gelemediğim zamanlar da oluyor kuşkusuz…


Üzülüyorum, kızıyorum çoğu zaman.
Her bayram, belki bu bayram bir şeyler değişmiş, değiştirilmiştir düşüncesiyle geliyorum…
Nafile!..
Değişen bir şey yok, hatta benim görüp de üzüldüklerimin farkında olan bile yok.


Yönetenler, nutuk çekenler, sağda solda kasıla kasıla gezenler, bir gelsinler görsünler buraları…
Ne zaman mı ?
Bir bayram günü.

Görsünler de utansınlar!..
İnsanlar ziyaret mi yapıyor yoksa çin işkencesi mi görüyor?

Akmayan sular…
Yetersiz ve düzensiz yollar…
Neredeyse üst üste gömüldüğü için çiğnenen kabirler…
Çöp yığınları, beton artıkları…

Yöneticilerimiz yurt dışına gitmeyi çok iyi biliyorlar.
Gidiyorlar geziyorlar sadece…

Gitsinler görsünler bir Batıda bu yerler nasıl?
İnsana saygı nedir öğrensinler.
Ondan sonra gerçek anlamda ‘ne olduklarını ne işe yaradıklarını’ bize olmasa da kendilerine itiraf etsinler.

Hiç yorum yok: