1 Haziran 2008 Pazar

Bastığın Yerleri “Toprak!” Diyerek Geçme, Tanı

Çoğu zaman denk geliyor ben de dinliyor, hatta söyleyen öğrencilere katılıyor, çoşkuyla söylüyorum.
Neyi mi?
Ulusal marşımızı tabi ki.
Saygıyla, sevgiyle, gururla…Dimdik.
Bu ülkeyi bir toprak parçası olmaktan çıkarıp uğrunda ölünebilecek bir vatan haline getiren atalarımızı saygıyla anarak.

Ancak bazen sağıma soluma baktıkça üzülmüyorum dersem yalan olur.
Bir zorunluluğu savıyormuş gibi davranan insanlar…
Bir an önce bitse de gitsek duygularıyla şekillenen tavırlar, sözler…
Ya da marşa yakalanmamak için acele eden, hatta fırsatını bulup törenden sıvışanlar…
Hem üzülüyor hem de bu insanları gördükçe utanıyorum.

Bazen düşünmüyor değilim.
Neden bu böyle, diye.
Bir yerlerde bir yanlış mı var?

Evet, var; hem de çok büyük yanlış var.
Ulusal marşımız diyor, doğal olarak da saygı bekliyoruz.
Peki, biz devlet olarak ne yapıyoruz?
Ya da bugüne kadar ne yaptık ulusal marşımız adına?
Biz, ona hak ettiği değeri verip üstümüze düşeni yaptık mı?
Sanmam.

Teknolojinin bu kadar geliştiği, olanakların bu kadar arttığı bir çağda neden mükemmel bir ses düzeniyle sunmadık ya da sunmuyoruz ulusal marşımızı?
Neden en mükemmel orkestra eşliğinde seslendirip en mükemmel araçlarla kaydetmiyoruz marşımızı?
Neden mükemmel bir kayıttan dinleyip o mükemmel kayda eşlik etmiyoruz?

Ben o marşı dinlerken tüylerim diken diken olsun, bu toprakları vatan yapan o mücadeleyi bütün ruhumla yaşamak istiyorum.

Sanırım vatanını seven bir vatandaş olarak çok şey istemiyorum.
Sanırım bu toprakların ne kadar kutsal olduğunu gelecek kuşakların da bilmek ve o kutsal emaneti kendilerinden sonraki kuşaklara mükemmel bir şekilde aktarmak en doğal hakkıdır.

Unutulmamalıdır ki, su uyur düşman uyumaz.

Hiç yorum yok: