22 Temmuz 2010 Perşembe

Yazsam mı Yazmasam mı

Yazsam mı yazmasam mı?
Yazmam gerek biliyorum.
Gördüğümü, duyduğumu, bildiğimi yazmam gerek.
Bu konu önemli bir konu.
Hem de çok önemli, bir milyon gencin geleceğini etkileyen, hafife alınamayacak bir konu...

Bugüne kadar sürekli erteledim, birileri görür yazar diye.
Kimse görmedi, kimse yazmadı.
Ancak son yerleştirme kılavuzundaki yanlışlardan sonra, yazmalayım, yazmam gerekli, dedim kendi kendime.

Öncelikle şunu söylemem de yarar var sanırım: Benim en güvendiğim kurumlar içinde en başta gelen kurum ÖSYM'dir.
Veya öyleydi son yıllara kadar.
Her yerde bu özelliğini de seslendirmişimdir çoğu zaman.
Artık bu düşümcemi seslendirmekte biraz zorlanmaya başladım.

Bu yazımda LYS'deki sorunlara değineceğim.
Sorumlulara yardımcı olacağı kanısındayım.
Umarım dikkate alınır ya da bir özeleştiri yapılır açık yüreklilikle.

Unutulmamalı ki bu çocuklar bizim çocuklarımız.
Çalışan, hak eden, hak ettiği okula gitsin.
Gençlerimizin emekleri boşa gitmesin, inaçları, güvenleri zedelenmesin...

Değişen sınav sistemi hayatımıza iki yeni kavram soktu: YGS, LYS
YGS'yi gördük, yaşadık.
En büyük hatası, sınavda sorulan sorular çok ağırdı.
YGS'de sorular bu kadar ağır olmamalıydı.
Yeni sınav sisteminin temel mantığı böyle değildi çünkü.
YGS genel kültür, LYS bilgi ağırlıklı olacaktı.
Verilen süreler de bunun bir kanıtı değil mi?
Maalesef tam tersi oldu.
Birinci sınav oldukça ağaır, ikincisi oldukça kolay...

Neden ikincisi kolay oldu dersiniz?
Kuşkusuz YGS'de yapılan hatayı telafi etme isteğinden.
Diğer bir amaç ise toplumun eğitim sistemini sorgulamasını engellemek.

Hatırlayın LYS'ye ilk başvuru sayını.
Hatırlayamadınızsa ben söyleyeyim: beş yüz bin.
YGS'ye girme hakkı elde eden öğrenci sayısı: bir milyon dört yüz bin.
Bir milyondan fazla öğrencinin gözü korkmuş olmalı ki ikinci sınava girmiyor, girmek istemiyor.
Bir milyondan fazla genç kendini yetersiz  bularak daha farklı çözüm yollarına yöneliyor.
Korkunç bir şey.

Bu tabloda eğitim sisteminin, yapılan sınavın hiç mi payı yok.
Sonuçlar doğru okunup sağlıklı yorumlar yapılmalı.

Gelelim yeni sınav sistemindeki diğer aksayan yönlere.
İki sınav arası çok uzun.
Bu kadar uzun bir süre öğrenciye bıkkınlık veriyor.
Hele hele siz LYS'yi ta haziran sonunda yapmaya kalkarsanız...
Öğrenci yaka silkmeye, küfretmeye başlıyor.
Bir an önce , nasıl olursa olsun, bitse de kurtulsak diyor.

Metorolojiden sınavın yapıldığı günlerle ilgili hava sıcaklıklarıyla ilgili rakamları bir alın ve karşılaştırın.
Türkiye çok geniş bir coğrafya.
Haziran ayı sonunda yapılan bir sınavın değişik coğrafyadaki öğrencilere değişik avantaj ya da dezavantaj sunduğunu göreceksiniz.

LYS'de diğer bir sorun ise her ders için ayrı kitapçık ve ayrı süre verilmesi.
Testi bitiren öğrenci ya da testi çözmek istemeyen öğrenci bekleyecek.
Bekler mi dersiniz?
Beklemiyor, beklemek istemiyor.
Beklemek istemeyen sorun yaratıyor, diğer öğrenciyi rahatsız ediyor.
Ya da sağa sola bakıyor, kopya çekiyor, çekmeye çalışıyor.
İnanın ki bu yıla kadar kopya çektiğini, sağındakinden solundakinden yanıtları geçirdiğini söyleyen bu kadar çok öğrenci ne gördüm ne de duydum.

Dikkat!
En önemli sorun bu bence.
LYS'de kopya çekiliyor.
Hem de çok ciddi bir şekilde.
Sonuçlar, başarı sıralamaları daha nesnel değerlendirilmeli, gerekli önlemler alınmalı.

Unutulmamalı ki sınav sadece belli sayıda soruyu öğrencinin önüne koymak değildir.

Hiç yorum yok: